09 Mayıs 2025
Sonbahar'ın son ayı olan Kasım'ın, benim gönlümde ayrı bir yeri vardır çünkü askeri ve siyasi dehasıyla Türk ve Dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmış olan yüz yılın dâhisi, Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı'nda saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu ve sonsuzluk âlemine uğurlandı.
Her yıl onu daha artan bir hasret, özlem, saygı ve rahmetle anıyoruz. Koray Avcı'nın, "Yine aylardan Kasım" şarkısını her dinlediğimde hüzünlenirim, gözlerim dolar, boğazım düğümlenir, kalbim sızlar, cız eder, ardından sessizce ağlar ve o şarkıyı mırıldanırım: "Yine aylardan Kasım, Sanki sende kaldı bir yarım, her nefesim her anım, sanadır canım."
Büyük şehirlerde yüksek katlı binalar arasında yaşamını sürdürmeye çalışan insanımız, altın sarısından kırmızıya, bakır rengine kadar çeşitli renklere bürünen doğayı gözlemlemek, bir melodi halinde akan ırmaklardaki su şırıltısını, doğaya yayılan kuş seslerinin verdiği huzuru gönüllerinde hissetmek, düşen her yaprağın dans edercesine yere doğru kıvrıla kıvrıla süzülmesini izlemek, doğada meydana gelen bu görsel şölene şahitlik edip farkına varmak için yani sonbahar havasını iliklerine çekip hücrelerine kadar hissetmek için hafta sonları kendilerini en yakın köylere, yaylalara, ormanlık alanlara atmaktadırlar.
Bazı şanslı kişiler gibi sizin de çevresinde ağaçlar olan bahçeli bir evinizin olduğunu hayal edin. Soğuk bir sonbahar sabahı pencerenizden bu bahçeyi seyrederken sert bir rüzgârın sararıp solmuş bakır rengi cansız yaprakların çoğunu yere toprağın üstüne savurduğunu görürsünüz. O sırada siz manzaranın güzelliğine dalıp gitmişken aniden gelip çıplak dala konan ve susuzluğunu, açlığını size hissettirmek için coşkuyla öten, acı acı bağırdığı için de sizde merhamet duygusu uyandıran bir kuşa hayran kalırsınız. Hemen ona görünmeden yem ve su vermek için harekete geçersiniz.
Odanın içerisinde ise sizi ayrı bir güzellik beklemektedir. Biraz önce yaktığınız sobanın üzerindeki çaydanlıkta kaynayan suyun sesi sizi duygulandırır, çocukluğunuza götürür; babanızın ramazan gecelerinde yaktığı odun sobasında demlediği çay, kızarttığı ekmek, pişirdiği sucuk gözünüzün önünden bir sinema şeridi gibi geçer. Dışarısı soğumaya başladığından pencerenin camı buğulanmaya başlamıştır. Dökülen sarı yaprakların ardından artık gündüzlerin kısaldığı, akşamları havanın erken karardığı, gecelerin uzadığı, üşümeye başlayacağınız günlerin geldiğini anlarsınız.
Yazın kurak günleri geride kalmıştır, sıcaktan bunaldığınız için yağmurlar yağsın, toprak suya doysun istersiniz ancak havada yağmur bulutundan eser yoktur. Yaz boyunca kuraklık olacağı, susuz kalınacağı konusunda hep yapılan uyarıları dinlediğiniz için tedirginsinizdir. Duyarlı insanlar suyu idareli kullanıp etrafına da öğüt verir ancak duyarsızlar yüzünden bu tasarruf denizde bir damla kalır. Aniden bastıran gök gürültülü yağmurların başlamasını, içimizi ürperten rüzgârları beklersiniz ama bir türlü gelmezler.
Sonbaharın sessizliği ve hüznü bana hep ölümü hatırlatır. Doğadaki yaprak dökümü gibi ölüm vakti gelen insan da güz gülleri gibi doğup büyüdüğü, sevdikleriyle birlikte acı ve tatlı anılar biriktirdiği bu fani dünyadan ayrılarak toprağa karışıp sonsuzluk âlemine göçer.
Sonbahar aslında bir bitiş değil yeniden doğuş, yani yeni bir hayatın başlangıcı için hazırlıktır. Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumi'nin dediği gibi; " Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret, güneşle aya batmadan hiç ziyan gelir mi? "Biz o dingin saatte akşam güneşini batarken gördüğümüzde bir daha görmeyeceğimiz hissiyle hayıflanırız oysa güneş bu tarafta batar ama diğer taraftan doğar yarın tekrar bizi aydınlatıp ısıtır.
Sonbaharın kuru ayazı içinizi buz gibi eder, ne giyeceğinizi şaşırırsınız ama sonu aydınlıktır çünkü sonrasında kış gelir, yağmurlar yağar, toprak suya doyar ve ardından da bahar gelir ve böylece doğa tekrar canlanır yeşil örtüsüne bürünür. İnsan da bu döngünün bir parçası olarak girdiği hüzünden biraz buruk olarak çıksa da bu uzun süre devam etmez, sonrasında içini tatlı bir huzur, coşku ve mutluluk kaplar.
Şairimiz Cemal Süreyya, "Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim" demiştir. Bir tasavvuf büyüğümüz rahmetli Emin Işık Hocamız da "Tabiat Allah'ın gülen yüzü, rahmet veren elidir" derdi. Öyleyse atalım kendimizi doğanın kucağına seyredelim sanat eserini, hissedelim yüce Allah'ı gönlümüzde ve iyi bir kul olmaya gayret edelim, kötülüklerden uzak duralım belki de göreceğimiz son sonbaharımızdır. Hayrette, hayranlıktadır Allah.
Sevgiyle kalın, dostça kalın ve de hoşça kalın.